Eskişehir Beylikova Nadir Toprak Elementi Keşfi


Amerika bağımsız mı? S-400 aldığın için F-35 savaş uçağını vermiyorum. Hatta seni üretim programdan bile çıkartıyorum diyen Amerika, F-35’i F-35 yapan hayati sistemlerin ham maddesini bulamazsa ve bu ham maddeler de F-35 vermediğin Türkiye’de ve ekonomik savaş verdiğin Çin’de bolca varsa kim bağımlı kim bağımsız olur? 


Bugünkü videomuzda nadir toprak elementleri konusunu inceliyoruz.

Modern teknolojinin bel kemiği olarak bilinen nadir toprak elementleri az miktarda kullanılsalar da yüksek teknoloji ürünlerinin vazgeçilmez bileşenidir. 

Akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar, televizyonlar, elektrikli araçların motor ve batarya pilleri, rüzgar türbinleri, savunma sanayindeki füzeler, radar sistemleri gece görüş gözlükleri, lazer ve hassas güdüm sistemleri ve videonun başında bahsettiğimiz F-35 gibi yüksek teknolojili savaş uçakları ki buna Kaan’da dahil bunların hepsi nadir toprak elementlerine bağımlı. 


Bu yüzden nadir toprak elementleri arzında yaşanacak bir kriz gelişmiş ülkeleri ciddi anlamda zora sokabilir. Herkes bunun farkında. İşte tamda burada Türkiye devreye girebilir. 

Nasıl mı? Ekrandaki grafiğe dikkatle bakalım ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.


Dünyada nadir toprak elementleri rezevinde 44 milyon ton ile Çin birinciliği göğüslüyor. Çin’i 22 milyon ton ile Vietnam, 21 milyon ton ile Brezilya, 12 milyon ton ile Rusya, 6.9 milyon ton ile Hindistan, 4.2 milyon ton ile Avusturya ve son olarak da 2.3 milyon ton ile ABD takip ediyor. Grafikte Türkiye'nin olmaması dikkatinizi çekmiştir. Hemen açıklık getirelim. 

Türkiye Eskişehir Beylikova’da 694 milyon ton potansiyel nadir toprak elementi olduğunu açıkladı. 694 milyon olarak verilen bu sayı toplam potansiyel kaynağını belirtiyor. Ekonomik açıdan çıkarılabilmesi karlı ve teknik olarak mümkün olan net sayı henüz belli değil. Çin'in toplam potansiyelinin 800 milyon ton ama uluslararası raporlarda çıkarılabilir oranının 44 milyon ton olduğu bilindiğine göre Türkiye’nin 694 milyon ton ile ikinci sıraya yükselmesi sürpriz olmaz. 


Türkiye bu keşfiyle hem kendisine yetecek hem de dünyaya ihraç edebileceği müthiş bir servete ve stratejik güce sahip olduğu söylenebilir. Geleceğin petrolü ayaklarımızın altında. Fakat külfetsiz nimet olmaz. Asıl mesele ayaklarımız altında olanı ekonomiye kazandırabilmek. 


Şu an dünyanın nadir toprak elementleri ihtiyacının %60-70’ini hatta bazı yıllarda %80’nini Çin karşılıyor. Ama bundan daha önemlisi rafinaj yani saflaştırma ve ayırma. Çin bu kısımda neredeyse tek üretici konumunda dünyanın yüzde 90’ını kontrol ediyor. Bu da başta Amerika ve Avrupa ülkeleri gibi nadir toprak elementlerine göbekten bağlı ülkelerin kendi topraklarından çıkardığı veya başka ülkelerden elde ettiği nadir toprak elementlerini saflaştırmak için Çin’e mahkum olması anlamına geliyor. 


Çin’de bunu zaman zaman koz olarak kullandı.

2010 yılında Japonya ile Senkaku ile Adaları krizinde Japonya’ya nadir toprak elementleri ihracatını geçici olarak durdurdu. 

2010 ve 2015 yılları arasında ise küresel anlamda ihracat kotaları, ihracat vergileri, hatta bazı nadir toprak elementleri ihracatını tamamen yasakladı. 

2014 yılında Dünya Ticaret Örgütü Çin’nin bu kısıtlamalarının ticaret kurallarına aykırı olduğuna karar verdi. Çin’de bu karara binaen resmi olarak kotaları kaldırdı. Ancak devlet kontrolü altında üretimi sınırladı ve iç pazara öncelik verdi. 

Günümüzde ise Çin hala üretim ve ihracat kota benzeri sistemlerle dolaylı olarak nadir toprak elementleri pazarını kontrol ediyor. 


Fakat Dünya Çin’e bağımlı olmamak için çareler geliştirmeye başladı. 

ABD California’daki tesisini yeniden faaliyete geçirdi. 

Avustralya Çin’den sonra en büyük nadir toprak üreticisi konumuna geldi. 

Japonya’nın Avustralya, Vietnam ve Hindistan ile ortak arama projeleri bulunuyor.

Avrupa birliği ise kritik minerallerin en az % 10’unu AB içinde üretmeyi planlıyor. Geri dönüşüm ve farklı teknolojilere de yatırım yapıyor. 

Fakat şuan herşeye rağmen Çin hala

En büyük üretici, en büyük işleyici ve en büyük ihracatçı konumunda. 


Şimdi gelelim bu bilgiler ışığında Türkiye’nin durumuna. Evet büyük bir rezerv var. Ancak çıkarılabilir hale getirmek için ne yapıyoruz? Aslında Türkiye rezervin keşfi ile paralel olarak devlet şirketi olan Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü sahada bir pilot tesis kurdu. İlk etapta 1200 ton Cevher işleme hedefi koyuldu. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu çatısı altında faaliyet gösteren Cevher zenginleştirme ve saflaştırma laboratuvarını kurdu. Önde gelen üniversitelerde bir takım çalışmalar yürütülüyor. 


Fakat nadir toprak elementlerinin çıkartılması ayrıştırılması ve çevreye zarar vermeden saflaştırması Çin gibi ülkelerin yıllardır elinde bulunduğu bir uzmanlık alanı. Türkiye'nin bu konuda teknoloji transferi veya uluslararsı işbirliğine ihtiyacı olabilir. 

Çin ile işbirliği yapılmak istenmiş fakat Çin’in toprağın rafine edilmesi işleminin Türkiye’de yapılmasını şartını kabul etmediği gibi bazı iddialar var. 


Görünen o ki dostlar nadir toprak elementleri konusunda tıpkı savunma sanayimizde olduğu gibi kendi ayaklarımızın üzerinde durmak zorundayız. Rezevlerin ekonomik olarak işletilebilirliği, işleme teknolojisinin yerli ve milli olması, çevresel faktörler ve nihai olarak katma değerli ürün elde etmek için daha uzun bir yolumuz var.

Evet ciddi bir rezerv var. Türkiye nadir toprak elementleri alanında küresel oyuncu olabilir. Ama biraz daha zamana ihtiyacımız var. Allah’a emanet olun. 

Yorumlar

Bizi Takip Edin