Türkiye’nin dünya siyasetindeki en önemli etki alanlarından biride hiç şüphesiz siyasi ağırlığıdır. Bir numaraya savunma sanayideki gelişmeleri koyarsanız iki numarayada hiç şüphesiz siyasi gücünü koyarsınız. Çünkü Türkiye dünkü devlet değil. Coğrafi konumu ve kadim tarihi geçmişle kökleri balkanlardan ortadoğu'ya, asyadan afrikaya kadar uzanan ve gölgesinde tüm mazlumların huzur bulduğu ulu bir çınardır Türkiye.
İşte bu ulu çınarın kapısı tekrar çalındı. Rusya-Ukrayna savaşında barışın son umudu yine Türkiye oldu. Yine Türkiye oldu diyorum. Çünkü Türkiye 2022 yılındaki İstanbuldaki barış görüşmeleri ve tahıl koridoru anlaşmasının da mimarı olmuştu. Ne yazık ki o barış görüşmeleri batılı ülkelerin Ukrayna’ya verdiği yoğun ama aldatıcı destek ve Rusya’nın Kırım’ın Rusya’ya ait olarak tanıması ile Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlığının Ukrayna tarafından kabul edilmesinin istenmesi yüzünden gerçekleşmedi. Bazı ek gerekçeler de var tabi ama temelde bu iki sebep daha ağır bastı diyebiliriz.
Fakat köprünün altından çok sular geçti. Savaş haritası o günden bugüne Rusya’nın ilerleyişi ve Ukrayna’nın sürpriz Kursk saldırısı ile değişti. Tabi sonrasında Rusya karşı taarruz başlatarak kayıplarını telafi etti. Ama ne olursa olsun her iki tarafta çok ağır zaiyatlar verdi.
Bazı kaynaklara göre savaşın başından beri Rusya’nın ölü ve yaralı asker sayısı toplamı 965 bin civarı olurken, Ukrayna’nın ölü ve yaralı asker sayısı toplamı ise 422 bin civarı oldu. Savaşa sonradan dahil olan Kuzey Kore askerleri veya buraya gelmeyin diyen Çin vatandaşlarını saymıyorum bile. Yani diyeceğim o ki her iki tarafda çok yıprandı.
O yüzden belkide adil bir barışın son umudu Türkiye oldu. Putin, savaşı sona erdirmek için müzakerelerin tekrar İstanbul’da yapılması gerekir diye teklifte bulunmuştu. Tamda avrupa devletlerinde Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulayalım tartışmaları yaşanıyorken. Ne tesadüf değil mi? Zelensky’de 15 Mayıs Perşembe günü Ankara’da olacağını ve Putin'in de Türkiye’ye gelmesini bekleyeceğini söylemişti. Putin’in gelip gelmeyeceği hakkında bir bilgi yoktu. En nihayetinde de kendisi gelmedi ve görevlendirdiği bir heyet İstanbul’a geldi. İşte sorunun kıvılcımı tamda burada alevlendi.
Ukrayna devlet başkanı Zelensky, Ukrayna'nın müzakereler için üst düzey bir heyet ile geldiğini ve Rusya’yı eleştirerek Rus heyetinin seviyesi adeta bir aldatmaca dedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ise Zelensky’nin açıklamasına tepki göstererek Zelensky’nin palyaço ve başarısız olduğunu söyledi. Bunun üzerine Ukrayna tarafı ise Putin'in Türkiye'ye gelip Zelenskiy ile savaşı sonlandırmak ve barışı sağlamak için ciddi bir görüşme yapması yerine, Rusya, Ukrayna Devlet Başkanı'na kişisel hakaretler yapıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı, alay konusu haline ilk kez gelmiyor. Ayrıca, Türkiye'deki heyet, Rusya Dışişleri Bakanlığınca yönetilmiyor. Onların görevi Moskova'dan havlamak.” Dedi. Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise "Zelenski'nin acınacak biri olduğu ve İngiltere tarafından yönetildiği" yönünde açıklama yaptı.
Tüm bu açıklamaların ardından neticeye bakarsak her iki tarafında birbirine yaptığı bu hakaretler dünya diplomasi tarihine olumsuz örnek olarak geçti ve ilk gün yani 15 Mayıs Perşembe günü bir ilerleme kaydedilmedi. Ertesi günkü toplantıdaki görüşmelerde ise esir takası yönünde anlaşma sağlandı.
Sonuç olarak dostlar görüşmelerde sadece esir takası yönünde bir anlaşma sağlansa da en azından bir ilerleme kaydedildi. Ve bundan sonrada görüşmelerin devam edeceği kanaatindeyim.
Tabi burada bizim için en önemli olan konu barış görüşmelerinin Türkiye’de olması. Yani her iki tarafında Türkiye’ye olan güveni. Örneğin bu barış görüşmelerinin avrupada herhangi bir ülkede olma ihtimali varmıydı? Hepimiz biliyoruz ki Putin hiçbir avrupa ülkesine güvenip heyet göndermezdi. Tam tersini düşünün. Görüşmelerin bir asya ülkesinde mesela Çin’de olma ihtimali varmıydı? Muhtemelen bu seferde Ukrayna heyet göndermezdi. Yani diyeceğim o ki Türkiye, her iki taraflada irtibatı olan ve siyasi ağırlığı bulunan tek ülke. Üstelik Rusya-Ukrayna arasındaki toprak kavgasında örneğin biz Kırım'ın Ukrayna’ya ait olduğunu söylüyoruz. Yani bu konuda Rusya ile taban tabana zıtız. Lakin ne var ki buna rağmen Rusya ile görüşmeye devam ediyor ve Ukrayna ile aralarındaki barışa katkıda bulunuyoruz.
İşte ilkeli olmak buna denir. Karşındaki kim olursa olsun fikir birliğiniz olmasa bile
eğer ilkeli bir duruşunuz varsa her ne olursa olsun takdir toplar ve güven verirsiniz.
Türkiye’de bu konuda yıllardır süren omurgalı dış siyaseti ile tüm dünyaya örnek oldu. Bir imparatorluk varisi olduğunu ve 600 yıl adetle hükmettiğini tekrardan hatırlattı. Bu hatırlatmanın en güzel örneği de hiç şüphesiz Rusya-Ukrayna heyetlerinin İstanbul’da Osmanlı’dan kalan Dolmabahçe sarayında bir araya gelmesiydi. Burada verilmek istenen mesaj, bir devlet geleneği olan ve adaletine güvenilir büyük bir devletin ancak barışı sağlayabilmesiydi.
En azından ben böyle düşünüyorum sizi de bilmem. Fikirlerinizi yorumlara yazın bekliyorum.
Sonuç olarak videoyu uzatmadan Rusya-Ukrayna savaşındaki rolü ile ülkemizin konumunu görecek olursak,
Türkiye siyasi ağırlığı ile hem kendi bölgesinin hem de tüm dünyanın gündeminde. Yıllardır süregelen ilkeli dış siyasetiyle nüfus alanını günden güne büyüten Türkiye, bir zamanlar tüm dünyaya adalet ile hükmeden İmparatorluk varisi olduğu herkese yeniden hatırlattı.
Dolmabahçe bilinçaltı mesajı bunun en büyük kanıtıdır.
Allah’a emanet olun dostlar ve kanalımıza abone olmayı unutmayın.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yazı ile alakalı yorum yaparak değerli fikirlerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler.